ADANA BÖLGESEL TURİST REHBERLERİ ODASI
 
Adro
ADRO
ADANA BÖLGESEL TURİST REHBERLERİ ODASI
RBS Sistemi Rehber Talep Formu Adro facebook Adro instagram Adro twitter
 
ANA SAYFA | HAKKIMIZDA | ÜYELİK VE ÜYELERİMİZ | MEVZUAT | EĞİTİM VE ETKİNLİKLER | RAPORLAR | DUYURULAR | İLETİŞİM
 
Çukurova Tarihi
Kalelerimiz
Ören Yerlerimiz
Müzelerimiz
Doğal Alanlarımız
Camiler ve Kiliseler
 Camiler ve Kiliseler
 
ADANA

Bebekli Kilise
Bebekli Kilise Adana şehrimizin Tepebağ semtinde bulunmaktadır. Saint Paul Church yani Aziz Pavlus Kilisesi ismindeki bu İtalyan Katolik kilisesi, bölge halkının koyduğu isim ile Bebekli Kilise diye tanınmaktadır. Kesin olmamakla birlikte yapılan araştırmalar 1880 ile 1890 yılları arasında yapıldığını göstermektedir.

Musevi Havrası
Adana'da ilk sinagog, 1920’li yıllarda, Gaston Mizrahi’nin Adana Başhahamı sıfatıyla kiraladığı bir yapıda faaliyete geçmiş, daha sonra bir başka kiralık mekâna nakledilmiştir.
Sinagog 1945'li yılların sonuna doğru Gilodo ve Benyeş ailelerinin bağışlarıyla satın alınan mütevazı bir binaya ve nihayet 1981-83'te, iki katlı ve avlulu bugünkü yerine taşınmıştır. 1985 yılında onarılan bina 2007 yılında, malik varisleri İriz Suryano, Ceyda Karasu ve Eli Benyeş tarafından Beyoğlu Musevi Hahamhanesi Vakfı’na bağışlanmıştır.
Yönetimi Neve Şalom Sinagogu Vakfı'na devredilmiş olan sinagog, Temmuz ve Ağustos ayları dışında Şabat (sebt) günleri ibadete açıktır.

Sabancı Merkez Camii
1998 yılında hizmet vermeye başlayan Sabancı Merkez Cami toplam 58.900 m2 alan üzerinde kurulmuş olup, 12.900 m2 kapalı alana sahiptir.
Sabancı Merkez Cami, konumu itibariyle Adana’da bulunan ana arterlerin, demir yolunun ve Adana’yı çevre il ve ilçelere bağlayan yolların kesim noktasında ve yüksek minareleriyle uzaktan görünüyor olması nedeniyle, şehrin adeta sembolü haline gelmiştir. Cami, 28.500 kişiye sağlayabildiği ibadet imkanı ile Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun en büyük camisi olma özelliğine sahiptir.
Seyhan Irmağı kenarında görkemli bir yapıya sahip olan 6 minareli Sabancı Cami'nin 32 metre çapındaki kubbesi sekiz fil ayağı üzerine oturmaktadır. Kubbenin namaz kılınan kottan itibaren yüksekliği 54 metre dir. Ana gövdeye bitişik dört minare 99 metre, son cemaat mahallindeki iki minare ise 75 metre yüksekliktedir.

Şeyhoğlu Camii
Kayalıbağ mahallesinde bulunan bu eser 1758 yılında inşa edilmiştir. Cami hakkında ayrıntılı bilgi mevcut değildir. Bu eserin güneyinde yer alan odalar medreseyi, güney doğusundakiler ise kütüphaneyi oluşturmaktadır. Kütüphane 1218 h. (1803 m.) de Şeyh Dindari Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Şefika Hatun Camii
1915 yılında Şefika Hatun isimli bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve tek mekandan oluşan caminin giriş kapısı sivri kemerli olup, dört kademeli kemerin alınlık kısmı cam çerçevelidir. Düzgün kesme taş kullanılmış olup pencerelerde desen şeklinde devam eder. Cephede (Kuzey) kapının sağında ve solunda kemerli birer pencere bulunur. 

Memiş Paşa Camii
Türkocağı Mahalles’nde yer alan cami, önceleri Havutluoğlu Mescidi diye anılırken 1825 yılında Adana Valisi Memiş Paşa tarafından onarım yoluyla yeniden yapılması dolasıyla Memiş Paşa adıyla anılmaya başlamıştır. Memiş Paşa Camii yontma taşlarla doğu, batı ve kuzeyinde dördü aşağıda büyük, dördü yukarda küçük olmak üzere olmak üzere sekiz penceresi bulunmaktadır. 27 Haziran 1998 depreminde hasar gören cami, 1998-2004 yılları arasında aslına uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeniden inşa ettirilmiş ve 2005 yılı başında ibadete açılmıştır.

ALEMDAR MESCİDİ
Başocak Mahallesindedir. 1748’de Alemdar El-Hac Mustafa Hasan Ağa tarafından inşa ettirilmiştir. Kare plan üzerine tek kubbeli olarak kesme taş duvarlardan yapılmış olan mescidin kubbesi oluklu kiremitlerle kaplıdır. Kubbe intikali pandantiflerle sağlanan eserin, beden duvarlarına her kenarda açılmış olan ikişer pencere mekanı aydınlatır. 

HASIR PAZARI MESCİDİ
Yağ Camisinin yakınında Hasır Pazarı Sokağı’ndadır. 17. yüzyıldan kalan bu caminin tarihi bilinmemektedir. Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda kare planlı küçük kubbeli bir camidir. 

Cuma Fakıh Camii
Ulu Cami Mahallesin de Kale Kapısı semtindedir. Cuma Fakih tarafından 1541’de yapılan camiyi, Mehmet Zabit ve Mehmet Arif kardeşler 1891’de onarmışlar dır. Küçük ve basit bir yapı olup, duvarlarında yuvarlak kemerli ikişer penceresi bulunmaktadır.

Ali Dede Mescidi
Ali dede Mahallesi’ndedir. Urfa Valisi Mehmet Paşa tarafından 1704’te, Ali Dede’nin adına yaptırılmıştır. Kare biçiminde tek kubbeli, küçük bir cami olup, 1952 yılında batı duvarı yıkılarak yanına kemerli bir yapı eklenmiş ve cami büyütülmüştür. Son cemaat yeri sivri kemerlerle birbirine bağlanmış sütunlar üzerine oturtulmuş küçük kubbelerle örtülüdür.

Ceyhan Ulu Cami
Ceyhan ilçe merkezinde geniş bir meydan ortasında bulunan Ulu Cami, aynı zamanda Abdülkadir Ağa Camii ismiyle de tanınmaktadır.
1285 H. (1868) tarihinde Koban muhacirlerinden Nogaylardan Abdülkadir Ağa tarafından yaptırılmış olan Ceyhan Ulu Camii, önce üç sıra halinde kıble duvarına paralel beşerden, onbeş kubbeli tuğla bir yapı iken. 1946 yılında mevcut caminin ihtiyaca yetmemesi neticesinde, kıble yönde genişletilerek iki sıra kubbe daha ilâvesi ile yirmibeş kubbeli hale getirilmiştir.

Kozan Hoşkadem Camii
Caminin Kuzey kapısı üzerinde bulunan kitabesinde, Mısır Kölemen Sultanı Melik Zahir Seyfeddin Çakmak ümerasından Emir Aptullah Hoşkadem tarafından 852 H. (1448) tarihinde yaptırılmış olduğu kaydedilmektedir.
Mısır\'da Türk hükümdarlarından olan Seyfeddin Hoşkadem (Es sultan el Meliki Zahir Seyfeddin Hoşkadem en nasır Eruni) unvanı ile 860–872 H. tarihinde hükümdar olmuştur. Camiye bu zat tarafından birçok vakıflar yapılmış olduğu ve bundan dolayı da camiye Hoşkadem ismi verildiği düşünülmektedir.

KEMERALTI (TARSUSKAPI) CAMİİ 
Tarsuskapı’dadır (Küçüksaat semti). Kapının kemerinden dolayı, bu camiye sonradan bu ad verilmiştir. Semt de bu caminin adını taşır. Ramazanoğlu döneminde 1548 yılında Savcıoğlu Hacı Mustafa tarafından Savcıoğlu Camii adı ile yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış küçük bir camidir. Kare biçimindedir. Kuzey ve doğusundaki son cemaat yerleri, ikişer küçük kubbe ile örtülüdür. Sade yapılı ve tek şerefeli minaresi caminin kuzeydoğu köşesindedir. Büyük kubbesi kiremitle kaplıdır. Bugün izleri bile kalmayan medresesinden bir yazıt Adana Bölge Müzesi’nde bulunmaktadır. Çeşitli dönemlerde onarım görmüştür. 1943 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onartılmıştır.

MESTANZADE CAMİİ 
Mestanzade Mahallesi’ndedir. 1682 yılında Ramazanoğlu soyundan Mestanzade Hacı Mahmut Ağa tarafından yaptırılmıştır. 1948 yılında Helvacı Musa oğlu İsmail tarafından camiye bugünkü minaresi eklenmiştir. Kare plan üzerine kesme taşlardan yapılmış olan caminin üzerini kurşunla kaplı küçük bir kubbe örtmektedir. Kubbe intikali pandantiflerle sağlanmakta olup, dışta köşeler yüksek saçaklarla gizlenmiştir. Kuzey cephede beden duvarlarından hafif çıkıntı yapan cümle kapısının yay kemer üzerinde iki katlı ikinci bir kemer cepheyi süslemektedir. Duvarlarında sivri kemerli ikişer pencere bulunmaktadır. 27 Haziran 1998 depreminde hasar gören cami, 1998-2004 yılları arasında aslına uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeniden inşa ettirilmiş ve 2004 yılı içeresinde ibadete açılmıştır.

Hasan Ağa Camii
Ali Ağa Mahallesi’ndedir. Klasik Osmanlı dönemi mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. 
Camiyi 1558 yılında Ramazanoğlu Halil Bey’in kölesi Abdullahoğlu Hasan Kethüda ile azatlı kölesi Atike yaptırmıştır. Planını Mimar Sinan’ın yaptığı söylenir. İki bölümden meydana gelen son cemaat yeri, klasik Türk mimarisinde görülen stalaktitli sütun başlıklarının taşıdığı sivri kemerlerle üç bölüme ayrılmakta ve bölümler üzerini küçük kubbeler örtmektedir. Camii esas mekanına son cemaat yerinden girilmekte olup, kare plandaki mekanı köşe trompları ile intikali sağlanan yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Giriş kapısının kuzey duvarı bitişiğinde Lale Devri üslubunu andıran oymalı süslemeler vardır. Müezzin mahfili ve mihrabı ağaçtandır. Siyah ve beyaz mermerlerle süslüdür. Minberi de aynı cins mermerlerle yapılmıştır. Tek şerefeli minaresi 1730 yılında yapılmıştır. Kesme taştan sade ve klasik üsluptadır. Caminin güney duvarında 1671 yılında Adana’ya gelen Evliya Çelebi’nin imzasını taşıyan bir yazıt bulunmaktadır. Ulu Camii’nin yapımını yöneten Hasan Kethüda buradan artırdığı malzeme ile, daha güzel olan bu camiyi yaptırmıştır. Söylentiye göre buna kızan Rmazanoğlu Piri Mehmet Paşa da onun başını kestirmiştir. Cami, 1813 yılında büyük bir onarım görmüştür. 

Ulu Camii
Ulu cami büyüklüğü ve tarihî açısından Adana'nın önemli eserleri arasında gösterilmektedir. Selçuklu, Memlûklu ve Osmanlılar devrine ait mimarî karakterleri üzerinde toplayan bu eserin üç ayrı kitabesinden, ilk defa 1513 yıllarında Ramazan oğlu Halil Bey tarafından inşasına başlandığı, 1541 yılında Halil Beyin oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından bitirilerek ibadete açıldığı anlaşılmaktadır. Esas binanın batı tarafındaki giriş kısmının, Ramazan oğlu Halil Beyin yaptırdığı bilinmektedir. Giriş kapısının üzerinde kademeli bir sistemle yukarı doğru sivrilen stalâktitli konik çatının Selçuklu mimarisi karakterinde yapılmış olması, XVI. yüzyılda küçük bir beylik halinde bulunan Ramazanoğullar’ının burada önce küçük bir mescit yaptırdığı fakat daha sonra Beyliğin büyümesi ve mescidin yeterli olmaması ile bugünkü esas binanın yapılmış olduğu düşünülmektedir. Bütünüyle 34,50 x 32,50 m. ölçüsünde, kareye yakın dikdörtgen. plânlı olan Ulu Caminin,  batı ve doğu yönündeki iki büyük kapısından avluya girilmektedir. Caminin esas ibadet mekânına ilâveten, bölgenin sıcak oluşu ve daha fazla cemaatin ibadet etmesi düşünülerek avlunun bir kısmı ahşap örtü sistemi ile kapatılarak büyük bir son cemaat yeri haline getirilmiştir. Doğu cephedeki avlu kapısında ve caminin esas mekânının cephesinde, siyah ve beyaz mermer levhalar kullanılarak cephe görünüşüne renk katılmıştır. Yarı sivri kemerlerin konturları stalâktit ve bitki motifleri ile süslenmiştir. Enine uzanan dikdörtgen plândaki esas ibadet mekânı, Kıble duvarına paralel konmuş 4 sütun ile iki nef (şahın) teşkil etmekte ve sütunlar hafif sivri kemerlerle birbirine bağlanmaktadır. Kıble duvarında etrafı siyah mermerden yapılmış bir bordürle çevrilen mihrabı ile bilhassa caminin Kıble duvarını kaplayan XVI. ve XVII. yüzyıla ait Çinileri ilk bakışta dikkati çekmektedir. Adana Ulu Camisi, son cemaat mahalli formundaki harimin batısındaki dikine mekânı ile Adana Hasan Ağa Camisi, Adana Kemeraltı Camisi ve Ceyhan Kurtkulağı Köyü Camisi gibi bazı mahalli eserleri etkilemiştir.

Yeni Camii
Kuruköprü’den Küçük Saat’a giden Özler Caddesi üzerindedir. Küçük bir camidir. Üç satır halinde sülüs hatla yazılı kitabesinden (1724) yılında Abdürrezzak Antaki adlı Antakyalı bir zengin tarafından yaptırılmıştır. Minaresi de diğer bir kitabesine göre de 1142 H. (1729) tarihinde Aptullah Bin Ali Beşe tarafından minaresi yaptırılmıştır.
Bütünüyle dikdörtgen planda olan yapının üzerini, iç mekanda iki paye ve iki sütunun taşıdığı beşerden on kubbe örtmektedir. Paye ve sütunlar mekanı kıbleye paralel iki nefe ayırmakta ve bu destek sistemi sivri kemerlerle birbirine bağlanmaktadır. Gerek plan şeması ve gerekse mekan konstrüksiyonu itibariyle tipik ulu camilere dahil olan eserin beden  duvarları  ve minaresi, Adana Ulu Cami’inde de olduğu gibi Kahire’deki bazı Memlük yapılarını hatırlatmaktadır.

Yağ Camii
Eski Belediye Caddesi üstünde Büyük Çarşı semtinde olup, bitişiğindeki  medrese ile  birlikte bir külliye teşkil etmektedir. Evvelce bir kilise iken, camie çevrilmiş olan bu yapının asıl adı Eski Camidir.
Evliya Çelebi Seyahatname’sinde de Eski Cami diye bahsedilmekte ise de; cami’in kapısı önünde vaktiyle yağ pazarı kurulmuş olduğundan Yağ Camii adını almıştır. Cami’nin hemen bitişiğinde yer alan medrese kapısı üzerindeki kitabede, eserin 1501 yılında Ramazan oğlu Halil Beyin emri ile camiye çevrildiği ve bu tarihten 57 yıl sonra da buraya Piri Paşa tarafından medresenin yaptırıldığı okunmaktadır. Minarenin inşası ise kilisenin camiye çevrilişinden 24 yıl sonrasına, yani 1525 yılına rastlamaktadır.

Akca (Ağca) Mescit
Adana’nın en eski Türk yapısı olarak bilinen Akça (Ağca) mescit, Ulu Cami Mahallesinde ve Ulu Cami’ye 60 metre mesafede, 2. Sokakla 4. Sokağın kesiştiği köşede bulunmaktadır. Ramazanoğlu Şahabeddin Bey zamanında Türkmen beylerinden biri olan Ağcabey tarafından yaptırılmış olduğu için bu adı almıştır.  1930′lu yıllarda müze deposu olarak kullanılan yapı, 1964′te ve 1998 depreminde ciddi ölçüde hasar gördükten sonra 2004′te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tamir ettirilmiştir.

Alemdar Camii
Alemdar Camii, Adana’nın Beş Ocak Mahallesinde 34. Sokak’ta bulunmaktadır. Kare plan üzerine kesme taş duvarlardan yapılmış olan eser, kitabesine göre 1162 H. (1748) tarihli olup; mimarı Alemdar el-hac Mustafa Hasan Ağadır. Tek kubbeli küçük camiler arasında yer alan Alemdar Camii’nin, beden duvarlarındaki kesme taş işçiliğinden başka büyük bir sanat değeri bulunmamaktadır. Bölgeye has özellikte mekanı örten kubbe, oluklu kiremitlerle kaplanmıştır. Kubbe intikali pandantiflerle sağlanan eserin beden duvarlarına her kenarda açılmış olan ikişer pencere mekanı aydınlatır.

Mestanzade Camii
Kendi adını taşıyan mahallede bulunan Mestanzade  Camii, Mestanzade Hacı Mahmut Ağa tarafından  1093 H. (1682) tarihinde inşa ettirilmiştir. Eserin yapılışına ait bir kitabesi yok ise de ilk inşasından sonra birkaç defa yapılmış olan onarımlardan birine ait tamir kitabesi bulunmaktadır.
En son olarak 1948 yılında Helvacı Musa oğlu İsmail Çankaya tarafından camiye, bugünkü minaresi ilave edilmiştir. Mestanzade camii ve camiden biraz ilerde bulunan Mestan hamamına ait bir de vakfiye mevcut olup, bu vakfiyede belirtildiğine göre, cami ve hamam H.1093 (1682) tarihinde Ramazanoğulları’ndan  Hacı Mahmut Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Yeşil Camii
Tepebağ Mahallesi 20. Sokakta Gazi İlkokulu yanında bulunan Ye¬şil Mescit, Gencizadeler tarafından 1165-1167 H (1746-1748) tarih¬leri arasında inşa edilmiştir. Mescidi örten kubbenin üzerindeki kitabede 1165 H. tarihi ile mescidin banisi Hacı Mahmud’un ismi yer almaktadır. Mescit, içini örten kubbenin üzerindeki kiremitlerin yeşil oluşundan dolayı Yeşil Mescit ismini almıştır. Plânı araziye uydurma zorunluluğu sebebi ile, altına bir de bodrum kat yapılmış olup, esere doğu duvarın uzantısı ve mescidin yan duvarı boyunca devam eden avlu duvarının sonunda ki yay kemerli bir kapıdan girilmektedir.

KURTKULAGI CAMİİ
Bu cami 1601 yılında Haydar Ağa tarafından yaptırılmıştır. 1659 yılında yanına bir de kervansaray (kurtkulağı kervansarayı) eklenmiştir. Caminin yeri ceyhan'ın kurtkulağı köyündedir. 

Tahtalı Camii

OSMANİYE

Envar-ül Hamit Camii
Tarihi özelliğe sahip olan Envar-ül Hamit Camisi 4000 m2 alan üzerine kurulmuştur. Camii 1890 yılında Hacı Hüseyin Efendi ve Hacı Bicik Efendi tarafından yaptırılmıştır. taş duvar,çatı betondan oluşmaktadır. Camii alanı içerisinde müftülük misafirhanesi ve toplantı salonu, şadırvan, su kuyusu, şehitlik ve tek şerefeli minare vardır. 1930 yılında restoresi yapılmıştır. KAYNAKÇA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Ala Camii
Alacami, Roma, Bizans ve Türk İslam Medeniyetlerini bir arada yaşatan Osmaniye İlinin ayakta kalan en önemli abidesidir. Aynı zamanda arkeolojik, sosyo-kültürel ve dini açıdan çok önemli bir kültür mirasıdır. Prof. Dr. Halet Çambel başkanlığında gerçekleştirilen 1997 yılı Alacami kazısı sonuçlarına göre ilk evresinin Roma Çağı yapısı olduğu belirtilsede Osmaniye Müze Müdürlüğü Başkanlığında yapılan kazılar sonucunda Alacami5nin kyriptası ile birlikte kilise olarak yapıldığı ve tüm çevresinin mozaiklerle kaplı olduğu, kuzey ve batı kısmındaki mozaikli alanlar revaklı iken doğu ve güneydeki mozaikli alanların ise üstü açık olduğu anlaşılmıştır. Dışarıdan girişli kyriptası bulunan benzer kiliselere Adana İli Tufanbeyli İlçesinde yer alan Şar Kırık Kilise örnek gösterilebilir. Yapı hakkında çok sayıda yayın hazırlayan Bayliss yapının ilk olarak bir manastır olarak yapıldığını ve buranın Hristiyanlar için bir haç merkezi olabileceğini iddia etmektedir. Kazı sonrası elde edilen buluntular da Bayliss’in düşüncesini desteklemektedir. Alacami; Bizans döneminde bir kilise olarak yapılmış, Dulkadiroğulları döneminden itibaren ise cami olarak İşlev görmüştür. Dulkadiroğlu Alatiddevle Bozkurt Bey’İn oğlu Kasım Bey 15. yy da kilisenin batı tarafına bir minare ve şapelin güney duvarına bir mihrap ekleterek ve babası adına camiye çevirerek buraya “Alaüddevle Mescidi” adını vermiştir. Halk “Alaüddevle Cami’ kısaca “Ala Cami” demiştir. Günümüzde de halen Alacami denmeye devam etmektedir. Yapılan çalışmalar Alacami’nin 4 farklı evresinin olduğunu bize göstermektedir; Birinci Evre(Erken Bizans Dönemi): Bu döneme ait kalıntıların ilki kuzeydeki mozaiklerdir. Yine batıda ise Roma sütun parçaları ve mimari plastik parçaların temelde devşirme olarak kullanıldığı zemini mozaikle kaplı olan bir platform ve Alacamiye çıkışı sağlayan dört basamaklı bir merdiven Erken Bizans Dönemine aittir. Yine Alacami’nin güney doğu kısmında Erken Bizans Dönemine ait su yapısı tespit edilmiştir. Bu yapının ince tesseralardan oluşan mozaikleri yapının nymphaion olabileceğini akla getirmektedir. Ancak bu döneme ait en önemli buluntular Alacami’nin güneyinde yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılmıştır. Güneyde gerçekleştirilen kazılarda doğu batı doğrultulu ve bir apsisle sona eren bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Yapının güney duvarı günümüzde halen kullanılan okul duvarının altına doğru devam etmektedir. Tek nefli bu mekanın zemini büyük oranda tahrip olmuş ve orijinal zemin kotunun altında kalmıştır. Mekanın doğusunda tespit edilen zemin tuğlaları yapı zemininin tuğla ile kaplı olduğunu göstermektedir. Yapıdan batıya doğru devam eden sütun sıraları ve bu alanın batı kısmında ele geçen mozaikler burada yer alan revaklı yapının da zemininin mozaiklerle kaplı olduğunu göstermektedir. Arazi yapısına göre Alacami’nin avlusu da farklı kotlarda bulunmaktadır. Güneyde yer alan avlu iki bölümden oluşup yine güney yönünde revaklı bölüm ile sonlanmaktadır. İkinci Evre (Orta Bizans Dönemi): Bu Dönemde yapı bazilikal planlı bir kiliseden tek nefli bir şapele çevrilmiştir. Yapı güneyindeki tek nefli mekanın apsis bölümü bir duvar ile kapatılmış ve mekan içine bir sıra sütün dizisi yerleştirilmiştir. Üçüncü ve Dördüncü Evre (Dulkadiroğulları ve Osmanlı dönemi): Bu dönemde yapının kuzeyine iki bölümlü bir sarnıç eklenmiştir. Sarnıçın doğusunda tespit edilen künkler ile su yolunun sarnıç ile ilişkili olması muhtemeldir. Sarnıçın güney duvarında Kelime-i Tevhit ve Arapça duhul(giriş) anlamına gelen bir yazı bulunmaktadır. Tespit edilen bu yazı ile sarnıç Osmanlı Döneminde de kullanılmış olmalıdır. Ayrıca yapının güneybatısında seramik fırını tespit edilmiş olup özellikle batı ve güney tarafta açılan çok sayıda çöp çukurunun ise seramik atölyesinin atıklan için açıldığı düşünülmektedir. Bu çukurlarda Osmanlı Dönemine ait olmalıdır. KAYNAKÇA : OSMANİYE MÜZE MÜDÜRLÜĞÜ

Kadirli Hamidiye Camii
Osmaniye ili Kadirli ilçesinde bulunan bu cami 19. yüzyılın ikinci yarısında, Sultan II. Abdülhamit döneminde yapılmış, bu yüzden de Hamidiye Camisi ismi ile anılmıştır. 
Cami kesme taştan kare planlı olup, üzeri pandantifli merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe kuzey ve güneyden ana duvarlara oturtulmuş, doğu ve batısındaki birer sütun üzerine kubbe ağırlığı bindirilmiştir. Önündeki üç bölümlü son cemaat yeri çapraz tonozla örtülüdür. Caminin iç mekânı duvarlarındaki ikişer yuvarlak kemerli pencere ile aydınlatılmıştır. İç mekânın bezemesi 19. Yüzyıl üslubunu yansıtan kalem işleri ile süslüdür. 
Mimarisi doğu duvarı üzerine oturtulmuş olup, 12 köşelidir. Şerefe altı taş bezeme ile süslenmiştir.

Ağcabey Camii
Bahçe ilçe merkezi Atatürk meydanında bulunan caminin kitabesine göre Ağcabey isimli kişi tarafından 1809’da yeniden yaptırılmıştır. Diğer taraftan bugün yarı ahşap olan caminin kâgir kısımlarının Dulkadiroğullarından Alaü’d Devle zamanında (1489-1490) yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Gerçekten de bugünkü caminin gösterişli minaresi, eserin, daha eski bir tarihe ait olduğunu göstermektedir. Bahçe ilçesi dışında ve istasyon yakınında bir mezarlık içindeki iki türbeden biri Ağcabey’e, diğeri ise ailesine aittir. Türbelerin her ikisi de kare planda etrafı açık ve üzeri kubbelidir. Ağcabey cami Adana Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından Minaresi kalarak cami kısmı projeli olarak yeniden tamamen yıkılarak gerçeğine uygun yaptırılmış ibadete açılmıştır. KAYNAKÇA : ADANA VAKIFLAR BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ

MERSİN

Eski Cami ve Çeşmesi
Çarşı içerisinde, Uray Caddesi ile Eski cami sokağının birleştiği yerde bulunmaktadır. Üzerindeki 6 satırlı onarma kitabesinden anlaşıldığına göre, 1870 yılında inşa edilmiştir. 1901 ve 1943 yıllarına onarım görmüştür. Cami halen ibadete açıktır. 31. Osmanlı padişahı Abdülmecid'in annesi ve II.Mahmut'un karısı olan Bezmi Alem Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır. Bütün Mersin şehri aslında valide Sultan Vakfına ait idi ve Emlak vergisi ile birlikte belirli bir miktar para alınırdı. Sonrada toptan ödeme yapılmak suretiyle bütün mülkler vakıftan çıkarıldı. Caminin köşesinde yine Valide Sultan tarafından 1865 yılında yaptırılmış bir çeşme olup, halen kullanılmaktadır. Çeşmenin üzerindeki yazıdan vaktiyle deniz kıyısında olduğunu anlıyoruz. Ancak denizin doldurulması çalışmaları sonucunda, şu an 250-300 metre kadar içeridedir.

Avniye Camisi
Cami, Sümen ailesinden Mahmut Efendi (Mahmut Şami-Sümen) tarafından 1898 yılında inşa ettirilmiştir. Camiye gelir temini için civarına ev ve dükkanlar da inşa edilmiştir. Önceleri minaresi tahta olduğu için "Tahtalı Cami" adıyla anılırdı. 1938 yılında betondan minare yapılmıştır. Halen ibadete açıktır. (Camii, 2011 yılında üzerine düşen bir hurma ağacının yarattığı hasar üzerine tehlike arzeden kısımları tamamen yıktırıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü korumasında olan Camii için yapılan restorasyon çalışmalarının 2012 yılında başlaması bekleniyor.)

Mığribi Camisi
Abdullah Mığribi tarafından 1898 yılında yaptırılmıştır. Cami inşa edilirken, kendisi için bir hazırlanmış ise de buraya gömülmemiştir. Evi de caminin biraz yukarısındadır. Abdullah Mığribi, limanda taşıma işleriyle iştigal eden zengin ve hayırsever bir kişi olarak tanınırdı.

Yeni Cami
Yakın zamanda yıkılıp yerine yeni cami yapılmakta olduğundan bu isimle zikredilmektedir. Eski Gümrük, şimdiki Ulu Çarşının bulunduğu yerde, Ulu caminin biraz doğusunda bulunuyordu. Abdülkadir Seydavi adında, Belediye Meclis Üyeliği ve Belediye Başkanlığı yapmış hayırsever bir kişi tarafından inşasına 1900 yılında başlanmış, önceleri büyük tutulduğu için maddi sıkıntıya düşülmüş ve inşaat durmuş, sonrada küçültülerek 1908 yılında tamamlanmıştır. Mersin'in zengin çiftçilerinden Hacı Yakup Ağa'nın maddi katkısı olmuştur. Cami arsasının Mersin'li zengin Rum Mavromati tarafından bağışlandığı ve ayrıca 400 altın lira verdiği söylenmiştir. Ancak Mavromati, cemaatinin duymaması için bu bağışın gizli tutulmasını istemiştir. Caminin gelir getiren iki gazinosu ve iki binası bulunuyordu. 1977 yılında yerine Ulu Cami inşa edilmek üzere yıktırılmıştır. Camini tarihi eser olduğu ve yıktırılmaması gerektiği Seydavi ailesinin fertleri tarafından söylenmişse de gayretleri sonuç vermemiştir.

Ulu Cami
1978 yılında, 1977'de yıktırılan Yeni Caminin yerinde inşaatına başlanmıştır. İnşaatı Türkiye Anıtlar Derneğince yürütülmüş ve inşaatının büyük kısmı bağışlarla karşılanmıştır.

Müftü Camisi
Mersin'in en eski camilerindendir. Hamidiye Camisi olarak da anılır. 1886 yılında Müftü Emin Efendi tarafından inşa edilmiştir ve halen ibadete açık durumdadır. İhsaniye Mescidi: Padişah II. Abdülhamit zamanında Girit'ten gelen muhacirler İhsaniye Mahallesi'ne iskan edilmişlerdir. O zaman devlet hazinesinden 50 ev yaptırılarak muhacirlere verilmiş ve bu mescid de yaptırılmıştır. Yapım tarihi 1899'dur.

İhsaniye Mescidi
Padişah II. Abdülhamit zamanında Girit'ten gelen muhacirler İhsaniye Mahallesi'ne iskan edilmişlerdir. O zaman devlet hazinesinden 50 ev yaptırılarak muhacirlere verilmiş ve bu mescit de yaptırılmıştır. Yapım tarihi 1899 dir.

ANAMUR Mamure Camii
Mamure Kalesinin batı avlusunda halen ibadete açık, onarım görmüş tek minareli tarihi bir cami bulunmaktadır. İki bölümden oluşan kalede, iç içe iki sur ve surlar üzerinde kaleyi bütünüyle dolaşan ve bir taraftan bir tarafa geçişi sağlayan burçlar arasında bir yol vardır. Bu yıl üzerinde 35 normal, 4 büyük olmak üzere 39 kule bulunmaktadır. Akcami Karamanoğulları döneminde 1326 da yapılan cami, daha sonra yapılan yivli minaresi ile ilgi çekicidir. Karşısında Karamanoğullarından kalma bir han ve bir köprü bulunmaktadır. Akarca mahallesinde merkezi planlı tamamen kesme taştan kubbeli bir camidir. Camiye batı yönünde basık kemerli taş kapıdan girilir. Girişin tam karşısında fazla derinliği olmayan taş mihrap sağda orijinal olmayan ahşap minber yer alır. Yapıda köşelerde ve yan duvarlar üzerinde sağır sivri kemerli açıklıklarda duvar içine gömülmüş yuvarlak iç dolgu ile geleneksel Türk mimarisinde pek görülmeyen tarzda kubbeye geçiş sağlanmıştır. Sağır kemerlerin ayakları üçgenimsi payandalarla desteklenmiştir. Girişin solunda zamanında ahşap olan güdük minaresinin yerinde yivli tek şerefeli minaresi kaide üzerinde yükselir. Giriş kapısının hemen üzerinde yer alan altı satırlık yazıda 1326 H. tarihi okunmakla birlikte yazıt orijinal değildir.
 
SİLİFKE Alaaddin Camisi
Roma köprüsünün karşısında bulunan cami, Selçuklu sultanlarından Alaaddin Keykubat döneminde yapıldığı için Alaaddin Camii adını almıştır. Şehrin tam merkezinde olduğu için Merkez Camisi olarak ta bilinir. Reşadiye Camisi
Padişah Sultan Mehmet Reşat zamanında, Nüzhet Paşa tarafından 1912 yılında yaptırılan caminin doğu ve batısında bulunan sundurmaları, başlık ve tabanlıkları Korint tarzında sütunlarla desteklenmiştir. Mermer ve kireçtaşından yontulmuş bu sütunlar Silifke yöresindeki eski kalıntılardan devşirilmiştir.

Ulu Cami (Cami-İ Nur)
Cami-i Nur adıyla anılan ve bulunduğu semte de Cami-Nur ismini veren bu cami, Tarsus merkezinde yer alan Türk-İslam sanatının önde gelen eseridir.1579 yılında Ramazanoğulları'ndan Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Selçuk-Osmanlı üslubunda tek şerefeli minaresi olan camii yapımında tümüyle kesme taş kullanılmıştır. 47X13 m. boyutlarında dikdörtgen plana sahip caminin iç avlusuna 10 m. yüksekliğinde, 7.20 m. genişliğinde olup, doğu, kuzey ve batı bölümlerini kapsayan 14 mermer sütunun taşıdığı revak vardır. Avlu taş levhalarla kaplı olup, ortada (H.1323) tarihli onarım kitabesi bulunan bir şadırvanı mevcuttur.

Bilal-İ Habeş Makamı Ve Mescidi
Bilal-i Habeşi Makamı ve Mescidi, Ulu Caminin güneybatı tarafında bulunmaktadır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)' in müezzini olan Bilal-i Habeşi'nin Hz. Ömer zamanında feth edilen yerleri ziyareti esnasında Tarsus'a geldiği, Kırkkaşık denilen yerde, yani şimdiki makamı ve mescidi bulunan yerde ezan okuyup, namaz kıldırdığı için 7. Yüzyılda makamı, 16.yüzyılda da mescidi inşa edilmiştir.

Makam-I Danyal Camii
Cami, İlçe merkezindeki Kubat Paşa Medresesi’nin kuzeybatısında yer almaktadır. Tarsus Müzesi tarafından Makamı-ı Danyal Camii’nde yapılan kurtarma kazıları sonucunda camii içinde bulunan temsili mezarın altında, rivayetlerde anlatılan bir türbe yapısına ulaşılmıştır. 1857 yılında yapılan camiinin adı o dönemde yerin kutsallığına inanılmasından dolayı Makam-ı Danyal Camii olarak adlandırılmıştır.

Eshab-ı Kehf Mescidi
Eshab-ı Kehf Mağarasının yanına Osmanlı Padişahı Abdulaziz tarafından 1873 yılında bir mescit yaptırılmıştır.

Hazreti Mikdat (Muğdat) Camii
Ankara Kocatepe Camii'nden sonra, Cumhuriyet döneminin ikinci büyük cami Muğdat Semti'ndedir. Cemaat yeri, ana kubbe, son cemaat yeri ve mahfil katından ibaret olan ve klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki yapı, toplam Üç'er şerefeli, 6 adet minaresi, konferans salonu, kütüphane, aşevi, sağlık ocağı ve diğer birimleriyle külliye özelliği taşır.
 
MUT Lalaağa Camii
Karamanoğlu İbrahim Bey' in emirleri ile Lalaağa tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve tek kubbeli caminin son cemaat yeri, beş küçük kubbe ile örtülmüştür. 

Dağ Cami 
Mut'un 2 km güneybatısındadır. Selçuklular dönemine ait olduğu (11. yy. sonları) sanılmaktadır. Çevredeki devşirme taşlarla yapılmıştır. 

Arap Ortodoks Kilisesi
Atatürk Caddesi üzerinde bulunan kilisedir. Mersin'in ilk sakinlerinden olan Nadir ailesinden Dimitri ve Tannus Nadir adındaki kişiler tarafından bağışlanan arsa üzerinde kurulmuştur. 1870 tarihinde inşa edildiği tespit edilmiştir. Halen Mersin'de açık en eski kilisedir. Daha önceleri mevcut olan çan kulesi yıkılmış ve tekrar yapılmamıştır. Atatürk Caddesinin Vali Tevfik Sırrı Gür zamanında genişletilmesi sırasında bahçesinin bir kısmı caddeye geçmiştir. Yunanca bir kitabede kilisenin adının Mihail Arhangelos olduğu yazılmaktadır.

Latin Katolik Kilisesi
Büyük saat kuleli bu kilise tesis fermanını 1853 tarihinde Sultan Abdülmecit'den almıştır. Mersin'deki Katolik cemaatinin çoğaldığını gören Tarsus'taki Katolikleri kilise araştırması yapmak üzere Antonyani adlı bir papazı Mersin'e göndermişler ve şimdiki kilisenin bulunduğu arazide mevcut olan bir han satın alınarak tadil edildi ve kilise haline getirildi. 1854 yılında Kupusan ve Marist Rahiplerinin yönettiği Katolik Erkek Koleji ve 1887 yılında Saint Joseph Rahiplerinin yönettiği Katolik Kız Koleji, kilisenin tadilatlı halinde öğretim vermişlerdir. Bugünkü mevcut kilise inşaatına 1892 yılında başlanılmış ve 1898 yılında inşaat bitirilerek ibadete açılmıştır. Kilisenin geniş arazisi vardır. Kuzey kısmında uzun süre Fransız konsolosluğu bulunmuştur. 

Maroni Kilisesi
Uray Caddesinde ve Latin Kilisesinin biraz batısındaki bu kilise vaktiyle Lübnan ve Suriye'den gelen 800 kadar Arap Hristiyan tarafından 1876 yılında inşa ettirilmiştir. Kilise 1952 yılına kadar açık kalmış, bundan sonra gerek cemaatin azalması ve gerekse papaz bulunamaması nedeni ile ibadete kapanmıştır. Uzun süre kapalı kaldıktan sonra 1986 yılında Cami'ye dönüştürülmüştür.
Ermeni Ortodoks Kilisesi
Yoğurt pazarının 150 metre kuzeyinde Kuvay-i Milliye Caddesinden az içeride harap bir vaziyette bulunan kilise 1870 tarihinde yapılmıştır. Yanında bir de Ermeni okulu bulunmaktaydı. Milli Mücadeleden sonra Ermeniler Mersin'i terk ettiklerinden Milli Emlake intikal eden bina satılmıştır. Ermeni Katolik Kilisesi Genelde Ermeni cemaati az olduğundan kiliseleri de küçüktür. Büyük hamamın karşısında binadan bozma bir ibadethane olup metruk vaziyettedir. Kıbrıs'tan gelen bir Ermeni Papaz tarafından 1896 yılında kurulmuştur. 

Ermeni Protestan Kilisesi
Eski adı Tarla Mektebi, sonra İsmet Paşa ve şimdi de Yeni Hal ile Salim Güven Okulu'nun bulunduğu yerde idi. Bina vaktiyle Gümrük Hammal Katiplerinden Gregos adında bir Ermeniye ait bir ev iken, cemaati tarafından 1898 yılında satın alınarak kiliseye dönüştürülmüştür. Önce kiliseye bazı ilaveler yapılmış, sonra yeni baştan inşa ettirilmiştir. Bu kiliseye ait çanın halen Mersin İtfaiyesi'nde kullanıldığı söylenmektedir. 

Aya Nikola Kilisesi
Bu kilise bugün Osmaniye Mahallesi'nde cami olarak kullanılan ibadethanedir. 

Musevi Havrası 
Yakın zamana kadar cemaatleri hayli fazla olan Musevilerin ibadethanesi olan bu yer Soğuksu Caddesi'nde idi. Bitişiğinde, bugün yine bulunmayan Necatibey İlk Okulu, sonradan Akdeniz Koleji olarak kullanılan bina bulunuyordu. Havra 1906 yıllarında ibadete açılmıştı. Mersin'li Musevilerin bir kısmının İstanbul'a, bir kısmının İsrail'e göç etmesi sonucu kapanmıştır. Havra'nın ve Musevi Cemaati'nin Milli Mücadele'de Milli Kuvvetlere büyük yardım etmiş oldukları bu konuda yazılmış eserlerde özellikle belirtilmiştir.

 
ADANA BÖLGESEL TURİST REHBERLERİ ODASI
ADRO

Adana Bölgesel Turist Rehberleri Odası

Cemalpaşa mah.Fuzuli Cad. Galleria Avm 14/1210 Kat :2 Ofis no:217
Seyhan /Adana

Tel : 0 (322) 459 0 118

GSM : +

GSM : +90 532 162 16 35  Adro Bş. Hasan Erdoğan

E-Posta : info@adro.org.tr 

DÜŞÜNCELERİNİZ BİZİM İÇİN ÖNEMLİDİR